silvershadow
Emekli
- Katılım
- 6 May 2015
- Mesajlar
- 8,996
- Tepkime puanı
- 1,340
- İsim
- Murat İNCİ
Günaydın....
Hayat pek çoklarına göre koşturmaca...
Birini diğerine eklediğimiz durumlar, sorunlar, mekanlar ve insanların oluşturduğu karmaşık bir 4 boyutlu örüntü...
Hep bir yerden ya da bir durumdan ötekine yetişmeye,
sizi bekleyen insanlara yetişmeye, sizi dinleyenleri önce işitmeye ve dinlemeye sonra da bir şeyler paylaşmaya çalıştığım bir hayatlarımız var....
Mekanda yer değiştirme bu durumda zorunlu...
Bizler sadece beslenme, soyunu sürdürme, hayatta kalma ve korunma içgüdülerini çoook gerilerde bıraktığımız bir çağda yaşıyoruz...
Bu hayatımı idame ettirmek için içerisinde zorunlulukla bulunduğum iş hayatımı özel hayatımda sürdürmemek ve onun zorluk, zorunluluk, mış gibilik, kirlenmişlikleriyle özel hayatımı kirletmemek gayretiyle yaşıyorum.
Şizofren bir hayata mecbur bırakıyor bizi modern dünya.
Önce normları koyuyor, sonra normalin sınırlarını sonra bunun dışına çıkanları en hafifinden normal olmamakla tehdit ederek, en ağırından akıl hastanelerinin yüksek duvarlarının ardında ıslah ederek korkutuyor bizleri...
Ben de korkuyorum...
Bin bir türlü güçlükle mal mülk edinerek feda ettiğim şeyleri sonra kazandığım çok parayı döksem de geri alamayacağımı biliyorum.
İşten gelir gelmez üzerimdeki kıyafetleri çıkartmadan kolumdaki saatimi çıkartarak başlıyorum normalleşmeye...
Yüzümdeki sahte gülümsemeyi çıkartıp kapının girişindeki portmantoya çıkarken alana kadar asıyorum...
Ve evime ilk adımımı attığımda hakiki bir huzurun verdiği iç rahatlığının ışığıyla aydınlanır yüzüm..
Baktığımda görebileceğim Allah rızası için bir tane duvar saati, bir tane masa saati yoktur evimizde bir tek eşimin ve benim kol saatlerimizden başka...
Aracımı alırken hayatımdaki öncelikleri sıraladığımda dışarıda bunca çılgın ve mutsuz insan varken onların arasından gelip geçmemi sağlayacak, olası karşılaşmamızda ise beni ve sevdiklerimi koruyacak bir araç olması gerektiğinden hareketle "güvenli" olmasını istedim ilk koşul olarak.
O denli değerli ve yanımızdan akıp giden onca aracın içerisindeki insanlar hızlıyken ben kendi ritmimi koruyup yavaş olmayı seçiyorum.
Yavaşlığın artılarından biri az yakıt tüketmektir elbette bu inkar edilemez.
İnkar edilemeyecek bir başka faydası hızla gelip geçtiğinizde asla fark edemeyeceğiniz ayrıntıları yeterince yavaş olduğunuzda fark etmenizdir.
Bunun için gün ışında yol alıyorsanız ne güzel...
Mevsim baharsa yol kenarındaki sincapları, yeni doğmuş kuzuların titrek bacaklarıyla annelerinin peşinde dolanışlarını,
gemilerdeki pruva dalgasında sörf yapan yunus balıklarına benzer biçimde kocaman kanatlarıyla size doğru süzülüp aracınızın ön camında oluşturduğunuz rüzgarda sive çarpacak sandığınız oyun oynayan kuşları görebilirsiniz.
Yeterince hızlıysanız bu kez tünel etkisi denilen bir durum oluşur...
Hıza bağlı olarak az sonra varacağımız yere öteye odaklandığı için Görme alanımız gittikçe daralır ve tıpkı bir tünelde yol alıyormuşçasına ilerideki ışığa odaklandığınıp etrafınızdakileri görmediğiniz bir durum oluşur.
Hiç düşündünüz mü bilmem...
Aslında araba kullanmak hayatta yol almaya benzer kimi zaman...
Ötenizde gördüğünüz viraja yaklaşırken hangi hızda gidersek ne sürede o noktaya varacağımızı bildiğimizden aradan geçen "bir süre" sonra o an geldiğinde direksiyonu doğru hızda ve hızına bağlı olarak da doğru şiddette çeviririz. zamandaki bu kaydırma zamanla öğrendiğimiz ve adına "direksiyonda tecrübe" dediğimiz bir durumdur.
Eğer çok yavaşsak bu hareketle eş zamanlı olur yeterince hızlıysak tünel etkisinin de etkisiyle minicik bir direksiyon hareketiyle olup bitiverir. İşte bu yeterince hızda hayatın gerektirdiği hareketten yoksun adeta katalepsi halinde donakalmış biçimde kullanırız.
Çünkü gözümüz kırpsak saatte 180 kilometre hızla yol alırken bu 180 bin metre yol aldığımız anlamına gelir ki bu da göz kırpma süresi olan bir saniyede 50 metre yol almaktayız demektir. Bu hızda yol alırken adrenalinin verdiği etkiyle uyanıksak da bir çeşit trans halindeyizdir. Dışarıdan bakan biri için göz kırpmamız iyice azalmış olduğundan hemen hiç hareket etmediğimizden hayatta olmadığımız intibası uyanabilir.
Arabam evim gibi ve adeta onun bir uzantısı... Oraya da acele, hız ve yetişme telaşı sokmuyorum...
Sevdiklerimi gözümün kenarıyla değil onlara bakabilecek kadar yavaşım..
Hatta tüm önüme çıkanlara yol veriyor, acele edenlere eşimle birlikte göz göze gelip gülümseyerek "bizler acelesi olmayan nadir kişleriz diye seviniyoruz"
Ben evinde tek bir saat olmayan duvarları ve masaları boş bir adamım...
ama gönlüm dopdolu...
Yan koltukta seyahat eden 2 kişiden ötürü
Biri eşim diğeri içinde taşıdığı minik bir yolcu...
Ortalama hızım 70-90 km arası...
Biliyorum ki hangi hızda olduğunuza bağlı olmaksızın kaza gelebilir...
Ama gayem gerçekleşecek olası bir kazada en az zarar görmek ve en az zarar vermek..
En çok da sağ koltuktakilerle daha uzun bir hayat süreyim birlikte yaşlanacak kadar yaşayalım istiyorum.
Biliyorum ki ne kadar yavaş gidersem etrafımdaki güzellikleri o kadar fark eder ve ettiririm..
Biliyorum ki ne kadar uzakta olduğunu bilmediğim ecelime doğru gidiyorum istesem de istemesem de...
Biliyorum ki yavaş gitmem ecelime ulaşmamı engellemeyecekse de yavaşlatacak...
Biliyorum ki ne kadar yavaş gidersem onlarla birlikteliğim uzayacak...
ve
ne kadar yavaş gidersem hayatın tünel etkisinden kurtulurum da onlarla ilgili o kadar fazla şeyi görme imkanım olur diye
Korkarım onların tek bir değişimini kaçırırsam diye
biliyorum ki korkunun ecele faydası yok...
Ne kadar hızlı gidersek bu hayatta tıpkı yakıt tüketiminin artmasına benzer biçimde artıyor tükettiklerimiz...
Yakıt tüketimi için tebrik etmeye gerek yok çünkü doğal bir sonuç..
Sabırla beslenen ve hoşgörüyle büyüyen meyvelerin tadları eşsizdir benim topraklarımda...
Kısacası değerli dostum eziyet değil zevk ve sefa ile geçti yolculuğumuz
Gören BMW ile Audi'nin test parkuru sanır Çeşme otobanını haklısınız
ama umurumuzda olmadı yanımdan geçenlerin hızı, güç gösterisi ve yetişme telaşı
en çok bunları söyleme imkanı verdiğiniz için teşekkürü bir borç bilirim size...
Ben borçlu olmayı sevmem peşin alış verişi severim...
Teşekkürler..
Not: Sayfalar arasında kaybolan ve bundan neredeyse bir yol önce kaleme aldığım bu mesajı paylaşmak istedim yeniden
Moderatör tarafında düzenlendi: