2. gün (14 Ekim 2021) Erzincan'dan çıktıktan sonra 2100 metredeki Ahmediye Geçidi'nden inip Bayburt'a giriyoruz. D915'ten Uzungöl'e ineceğimiz için heyecanlıyım. Bayburt çıkışında saçma sapan bir yerde radar görüyorum ve göz ucuyla hızıma bakıyorum, 85. Şehirlerarası yol diye frene dokunmuyorum bile.
İleride çevirme var; durduruyorlar. Birinci memur ehliyet ve ruhsatı isteyip resmî aracına geçiyor. İkinci memur geliyor "
radara girdiniz" diyor.
Nasıl olur ya, burası hem şehirlearası yol hem de yerleşim yeri yok, diyorum. 70 tabelası vardı, görmediniz mi, diyor. Hiç ama hiç hatırlamıyorum; üşenmeden geri gidip bakmayı düşünüyorum fakat vazgeçiyorum.
1500 kilometrelik yol boyunca 100'ü geçmeden radara girmek de varmış, diyip ne kadar sinirlensem de önümüzdeki yolun heyecanıyla moralimi bozmadan memur beylere elveda diyip başlıyoruz tırmanmaya...
Asfalt kalitesi ve manzara muazzam. 2400 metrede rüzgar türbini şantiyelerine denk geliyoruz...
Bu devasa rüzgar güllerinin 80 metreye varan kanatlarını aşağıda kıvrılan bu yollardan nasıl geçirip buraya çıkardılar hayâl dahi edemiyorum zira beton mikserleri dahi U dönüşleri 1-2 hamlede dönüyorlar...
Bundan sonrası artık toprak yol, iniş, yaylalar ve boş yayla evleri...
Dağın Güney yüzünden Kuzey yüzüne geçtiğimiz için kara kuru bozkır yerini artık yeşilliğe bırakmaya başlıyor ve sezonun ilk karını da görmüş oluyoruz...
Türbinlerin sonrasını Derebaşı virajlarından bisikletle tırmanıp Uzungöl'e indiğim için biliyorum fakat sis içinde geçtiğim için bu manzaraların çoğunu görememiştim.
Aşağıda görünen yaylayı da geçtikten sonra...
Uzungöl'e 5 kilometre kala bir sürprizle karşılaşıyoruz...
Tabela yok, hiçkimse yok, yol kapalı. Uzungöl'e en yakın ve tek alternatif iniş 40-45 kilometre geride kalan ve arabayı gerçekten hırpalayacak Derebaşı virajları.
Bisikletle bu virajların bir kısmının uçtuğu gün geçtiğim hâli için bakınız:
Derebaşı'na geri dönmemek için yolu açtırabilmek adına jandarmayı, belediyeyi, karayollarını arıyorum ve herkes topu birbirine atıyor
Biraz blöf yapıp geri dönersek yakıtımız biter, yolda kalırız vs diyorum çünkü Uzungöl'ün dibinden geri dönüp yolumuzu saatlerce uzatmak istemiyorum.
Bir süre sonra, bilmediğim bir numaradan yol çalışması olduğu için yolun kapalı olduğu bilgisi geliyor.
İnandırıcı bulmuyorum ve iş başa düştü diyip, arabanın ön camına not bırakıp bisikletlere atlayıp işin aslını öğrenmeye karar veriyoruz.
(Radara da girmiş olsak, yol kapalı da olsa bisiklete binince yüzümüzün gülmemesi mümkün değil)
İşin rengi 1.5 kilometre aşağıda anlaşılıyor. Ne görsek beğenirsiniz...
Beton aşkı dağa taşa çıkmaya devam ediyor. Diyecek bir şey bulamıyorum. Beton yeni döküldüğü için yapacak bir şey yok. Neyse ki telefonlarımız çekiyor ve haritayı uygulamadan iyice yaklaştıra yaklaştıra biraz gerimizde tâli bir alternatif yol buluyoruz ve Golfümüze geri dönüyoruz...
Kırmızı çarpıyla işaretlediğim yerden geri dönüyoruz ve karşınızda yeni alternatif rotamız:
Karester Yaylası'ndan geçen alternatif rota şansımıza muhteşem manzaralar sunuyor...
Yaylada bir işletmeciyle Sarıkamış, Kars üzerine keyifli bir sohbet ediyoruz, eşeğin aklına karpuz kabuğu düşüyor
Sis bulutları görsel şölen sunuyor; her köşede durmak istiyoruz
Birazdan ineceğimiz müthiş yol aşağıda:
Golf ile buraları yavaş geçmek durumundayız tabii; fakat bu yoldan dağ bisikletiyle tozu dumana katarak geçmek için can atmaya anında başlıyorum
Yol keşke hiç bitmese...
Fakat her güzelliğin bir sonu var. Kiralık Vitolar'dan geçilmeyen, görgüsüz turist kaynayan, beton yığınına çevirilen küçük Arabistan Uzungöl'ün içler acısı manzarası aşağıda görünüyor
Aşağıda hiç durup fotoğraf çekmeden Çaykara'ya doğru devam edip Çinçiva, Rize'ye akrabalarımızın yanına varıyoruz
Ertesi gün (15 Ekim 2021) şansımıza hava yine çok güzel. Bisikletler de yanımızda fırsat bu fırsat diyip Golf'ü Palovit Şelalesi'nde bırakıyoruz ve Amlakit'e pedal çevirmeye başlıyoruz
Buranın adı Sevda Kapısı
Mevsim geçişinden dolayı doğada renk cümbüşü var
Hiç araç geçmediği için yani gürültü ve hava kirliliği olmadığı için daha da huzurluyuz (Rotayı burada paylaşayım fakat bir iki yerde Golf'ün altının sürtmesi çok olası:
https://www.strava.com/activities/6116370898).
13 kilometrede 1000 metreden 2000 metreye çıkıyoruz
2.5 saatlik tırmanışın sonunda şu manzara ve...
Ödül niyetine buz gibi birayla 1 saat kadar güneş altında mayışıp zahmetsiz bir inişe geçiyoruz
16 Ekim'de kürkçü dükkanı Samsun'a dönüyoruz ve 1500 kilometre süren bu gezi de tatlı bir tebessümle hayat defterimize yazılarak sonlanmış bulunuyor.
Golf 100 kilometrede 5 litre ortalamayla biz kez daha sorunsuz bir şekilde bizi evimize ulaştırıyor...