Araştırma ve Karar
2 yılda 52.100 km yol yaptığım 322.000 kilometredeki 2006 model Megane 2 SW herhangi bir sorun çıkarmasa da ve ekonomik olsa da; şartların da olgunlaşmasıyla 4x4 bir SW arayışına girmiştim Ağustos civarında...
(Megane'ın konusu: https://www.golftutkusu.com/topic/19109-megane-ii-wagon/)
Manuel, dizel, SW ve 4x4 arayınca seçenekler daralıyor ve yaklaşık 80.000 km sürdüğüm Golf 6'dan sonra VAG'a tekrar dönmek için Audi A4 Allroad, Audi A6 Allroad, Skoda Octavia ve Superb SW dört çeker bakmaya başladım (zaten az olan bu araçların çoğunluğu yüksek kilometreli, ağır hasarlı veya hava yastığı açmış olduğu için arada Passat Variant'lara da baktım. Passat Alltrackler ateş pahasıydı).
Arkaplanda aklımın hep bir köşesinde olan hayâlimdeki Volvo XC70'lere de bakıyordum. Fakat bu segmentten önce bir geçiş arabası olarak üstte saydığım VAGlar vardı; fakat temizini bir türlü bulamadım.
XC70'i araştırmaya başladıkça 2.4 litre 185 beygirlik 5 silindirli D5 motorlarının neredeyse ölümsüz olduğunu ve şanzıman sorunu da pek yaşanmadığını okudum, duydum. Daha fazla inceleme yazısı okuyup videoları izledikçe ve olumlu kullanıcı yorumlarını da okuyunca XC70'te karar kıldım (V90 alanlar dahi XC70'lerini arıyormuş; onların yalancısıyım).
Ne de olsa dünyaya bir kez geliyoruz ve benim için gerçekten her şeyimi karşılayacak diye başladım sınırlı sayıdaki ilanlarla iletişime geçmeye (birkaç ayda genelde 20 küsür civarında gezen XC70 ilanlarını ezberledim).
Gözüme kestirdiğim 1-2 aracı Megane'ı satamadığım için kaçırdım fakat neyse ki öyle de olmuş zira bu araçlar 300.000 km bandındaydı.
Acayip bir Satıcı: Alış Veriş

Istanbul'da ilk sahibinden, evin ikinci aracı olup kapalı garajda muhafaza edilen, yetkili servis bakımlı ve 156.000'de 2008 model 2.4 Dizel D5 bir araç buldum. Otomobil sektöründen bir arkadaşım sağolsun akşamında gitti baktı. Elinden 30 küsür araba geçen ve çok zor araba beğenen bu arkadaşım arabaya tabiri caizse aşık oldu
Satıcı sitedeki en düşük kilometreli ve en diri aracın kendisinde olduğunu bildiği için burnundan kıl aldırmayıp neredeyse hiç pazarlık yapmasa da anlaştık ve kaporayı gönderdim.
Anlaştığımız güne neredeyse bir hafta kala satıcı, aracın ücretinin neredeyse %80'ini hesabına istedi. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını fakat dilerse ikinci bileti alıp yıllık izin de alarak sabah orada olabileceğimi belirttim ve öyle de yaptık.
Eksperde buluştuk ve kaputun açılmadığını fark ettik. Satıcı "yetkili servis bunu bekletir" diyip pek yaptırma taraftarı olmadı fakat üsteledim. Ayrıca hiç bahsetmediği "direksiyon kutusunda bir ağırlık var; yetkili servis 100.000 TL fiyat çıkardı" bilgisini de orada yeni paylaştı, öndeki 5 yıllık bitik lastikleri de orada gördüm. Bu masrafları yarı yarıya bölüşelim teklifimi de direkt "kaporanı ve masrafını karşılayayım kendine iyi bak" şeklinde karşıladı 65 yaşındaki abimiz
Nuh diyor peygamber demiyor. Ama sabırlıyım; çünkü aradığım arabayı bulmuşum ve elim boş dönesim hiç yok.
Kaputu ve eksperi hâlledince notere geçiyoruz. Araç eşinin adına kayıtlı olduğu için O da geliyor. Satıcı, burada yaptığının yanlış olduğunu belirterek "aracı satmaktan vazgeçtim ve para gönderme mevzusunu da direksiyon kutusu vs. de hepsi seni aracı almaktan vazgeçirmek içindi" diyip eşinin ve oğlunun kendisini empati yapmasını tavsiye ederek ikna ettiğini belirtiyor. 17 yıllık araçtan ayrılmanın zor olacağını anlamaya çalışıp hak verecekken bagaja mindercide yaptırdığı bagaj havuzumsu şeyi de alınca ne diyeceğimi bilemedim açıkçası...
İlk İzlenimler
Istanbul - Bartın - Samsun yaptım ve 1000 kilometre kadar yeni evlatı tanıdım. Arabadan güvenlik, tokluk, malzeme kalitesi ve rahatlık bekliyordum ve bu beklentilerimin fazlasıyla karşılandığını belirtmeliyim. Yolda "kilometreleri görelim" konusunda paylaşılacak cinsten bir kare de yakaladım

Beni asıl şaşırtan ve müthiş etkileyen 2 şey var: Ses yalıtımı ve motorun gücü. Bunlarda muhakkak 80 beygirlik 1.5 dCi 2006 model Renault Megane 2'den geçişin etkisi de olacaktır fakat bu nasıl bir izolasyon ve bu nasıl bir güç? (Elmayla hindistan cevizi karşılaştırması)
Istanbul trafiğinden çıkıp aracın genişliğine ve yüksekliğine biraz alıştıktan sonra otoyolda 140-150 ile sabit gidiyorken biraz gaz vermek istedim ve yüzümde acayip bir gülümseme belirdi. O hızlardeyken dahi pedala dokunduğun an araba kulağa müzik gibi gelen tok bir motor sesiyle hiç zorlanmadan ileri fırlayıveriyor (büyük motorun keyfinin ne demek olduğunu 33 yaşımda anlamış oldum).
Ve bunu yaparken bitik lastiklere rağmen ne yoldan bir ses geliyor ne de rüzgâr sesi geliyor...

Bartın'da bâkir bir koya ulaşmaya çalışırken heyelan sonucu çamurlu bir yerden geri geri çıkmak zorunda kalıyorum ve 4x4 kabiliyetini de az da olsa ilk kez test etmiş oluyorum; bunun verdiği haz da çok acayip. Ve araba toprak yolda kendi doğasına kavuşup yine süzüle süzüle gidiyor; amortisörler pamuk gibi.

Megane ile ezberlediğim Bartın - Samsun arasını sürünce gerçek karşılaştırmayı yapabiliyorum: Ben araba sürmüyormuşum; tüm yolu arabanın içinde hissediyormuşum ve rampalarda geberiyormuşum bunca zamandır
Volvo ile rampalar çocuk oyuncağı, soğuk asfaltta dahi konforlu ve sessiz bir sürüş ile eve yorulmadan varmamı sağlıyor.
Hem de bunu yaparken aynı sürüş stiline rağmen Megane 5.7 litre yakarken Volvo bunu 7.7 litre olarak yapıyor. 2 tonluk 4x4 araç için bence gayet makul bir tüketim. Deposu 70 litre bu arada.

2+1 salon gibi olmasının yanı sıra konsoldaki az ve öz, kullanımı çok basit tuşlar, ses sisteminin kalitesi, ısıtmalı ve elektrikli rahat gerçek deri koltuklar, gizli ve orijinal subwoofer, vites geçişlerinin yumuşaklığı ise diğer artılar.
Hepsini geçtim, araç sizi resmen sarıp sarmalıyor; öyle güvende hisettiriyor. Ve yolda, dalgalı bir denizde dalgaları yara yara hiç hissettirmeden ilerleyen ağır bir gemi gibi hissettiriyor.

Başımı ağrıtmazsa gerçekten uzun yıllar binme planım var. Büyük konuşmak doğru olmaz ama hatta son arabam dahi olabilir.
Daha iyileri sizlerin olsun dostlar...
2 yılda 52.100 km yol yaptığım 322.000 kilometredeki 2006 model Megane 2 SW herhangi bir sorun çıkarmasa da ve ekonomik olsa da; şartların da olgunlaşmasıyla 4x4 bir SW arayışına girmiştim Ağustos civarında...
(Megane'ın konusu: https://www.golftutkusu.com/topic/19109-megane-ii-wagon/)
Manuel, dizel, SW ve 4x4 arayınca seçenekler daralıyor ve yaklaşık 80.000 km sürdüğüm Golf 6'dan sonra VAG'a tekrar dönmek için Audi A4 Allroad, Audi A6 Allroad, Skoda Octavia ve Superb SW dört çeker bakmaya başladım (zaten az olan bu araçların çoğunluğu yüksek kilometreli, ağır hasarlı veya hava yastığı açmış olduğu için arada Passat Variant'lara da baktım. Passat Alltrackler ateş pahasıydı).
Arkaplanda aklımın hep bir köşesinde olan hayâlimdeki Volvo XC70'lere de bakıyordum. Fakat bu segmentten önce bir geçiş arabası olarak üstte saydığım VAGlar vardı; fakat temizini bir türlü bulamadım.
XC70'i araştırmaya başladıkça 2.4 litre 185 beygirlik 5 silindirli D5 motorlarının neredeyse ölümsüz olduğunu ve şanzıman sorunu da pek yaşanmadığını okudum, duydum. Daha fazla inceleme yazısı okuyup videoları izledikçe ve olumlu kullanıcı yorumlarını da okuyunca XC70'te karar kıldım (V90 alanlar dahi XC70'lerini arıyormuş; onların yalancısıyım).
Ne de olsa dünyaya bir kez geliyoruz ve benim için gerçekten her şeyimi karşılayacak diye başladım sınırlı sayıdaki ilanlarla iletişime geçmeye (birkaç ayda genelde 20 küsür civarında gezen XC70 ilanlarını ezberledim).
Gözüme kestirdiğim 1-2 aracı Megane'ı satamadığım için kaçırdım fakat neyse ki öyle de olmuş zira bu araçlar 300.000 km bandındaydı.
Acayip bir Satıcı: Alış Veriş

Istanbul'da ilk sahibinden, evin ikinci aracı olup kapalı garajda muhafaza edilen, yetkili servis bakımlı ve 156.000'de 2008 model 2.4 Dizel D5 bir araç buldum. Otomobil sektöründen bir arkadaşım sağolsun akşamında gitti baktı. Elinden 30 küsür araba geçen ve çok zor araba beğenen bu arkadaşım arabaya tabiri caizse aşık oldu

Anlaştığımız güne neredeyse bir hafta kala satıcı, aracın ücretinin neredeyse %80'ini hesabına istedi. Böyle bir şeyin mümkün olmadığını fakat dilerse ikinci bileti alıp yıllık izin de alarak sabah orada olabileceğimi belirttim ve öyle de yaptık.
Eksperde buluştuk ve kaputun açılmadığını fark ettik. Satıcı "yetkili servis bunu bekletir" diyip pek yaptırma taraftarı olmadı fakat üsteledim. Ayrıca hiç bahsetmediği "direksiyon kutusunda bir ağırlık var; yetkili servis 100.000 TL fiyat çıkardı" bilgisini de orada yeni paylaştı, öndeki 5 yıllık bitik lastikleri de orada gördüm. Bu masrafları yarı yarıya bölüşelim teklifimi de direkt "kaporanı ve masrafını karşılayayım kendine iyi bak" şeklinde karşıladı 65 yaşındaki abimiz

Kaputu ve eksperi hâlledince notere geçiyoruz. Araç eşinin adına kayıtlı olduğu için O da geliyor. Satıcı, burada yaptığının yanlış olduğunu belirterek "aracı satmaktan vazgeçtim ve para gönderme mevzusunu da direksiyon kutusu vs. de hepsi seni aracı almaktan vazgeçirmek içindi" diyip eşinin ve oğlunun kendisini empati yapmasını tavsiye ederek ikna ettiğini belirtiyor. 17 yıllık araçtan ayrılmanın zor olacağını anlamaya çalışıp hak verecekken bagaja mindercide yaptırdığı bagaj havuzumsu şeyi de alınca ne diyeceğimi bilemedim açıkçası...

İlk İzlenimler
Istanbul - Bartın - Samsun yaptım ve 1000 kilometre kadar yeni evlatı tanıdım. Arabadan güvenlik, tokluk, malzeme kalitesi ve rahatlık bekliyordum ve bu beklentilerimin fazlasıyla karşılandığını belirtmeliyim. Yolda "kilometreleri görelim" konusunda paylaşılacak cinsten bir kare de yakaladım


Beni asıl şaşırtan ve müthiş etkileyen 2 şey var: Ses yalıtımı ve motorun gücü. Bunlarda muhakkak 80 beygirlik 1.5 dCi 2006 model Renault Megane 2'den geçişin etkisi de olacaktır fakat bu nasıl bir izolasyon ve bu nasıl bir güç? (Elmayla hindistan cevizi karşılaştırması)
Istanbul trafiğinden çıkıp aracın genişliğine ve yüksekliğine biraz alıştıktan sonra otoyolda 140-150 ile sabit gidiyorken biraz gaz vermek istedim ve yüzümde acayip bir gülümseme belirdi. O hızlardeyken dahi pedala dokunduğun an araba kulağa müzik gibi gelen tok bir motor sesiyle hiç zorlanmadan ileri fırlayıveriyor (büyük motorun keyfinin ne demek olduğunu 33 yaşımda anlamış oldum).
Ve bunu yaparken bitik lastiklere rağmen ne yoldan bir ses geliyor ne de rüzgâr sesi geliyor...

Bartın'da bâkir bir koya ulaşmaya çalışırken heyelan sonucu çamurlu bir yerden geri geri çıkmak zorunda kalıyorum ve 4x4 kabiliyetini de az da olsa ilk kez test etmiş oluyorum; bunun verdiği haz da çok acayip. Ve araba toprak yolda kendi doğasına kavuşup yine süzüle süzüle gidiyor; amortisörler pamuk gibi.

Megane ile ezberlediğim Bartın - Samsun arasını sürünce gerçek karşılaştırmayı yapabiliyorum: Ben araba sürmüyormuşum; tüm yolu arabanın içinde hissediyormuşum ve rampalarda geberiyormuşum bunca zamandır

Hem de bunu yaparken aynı sürüş stiline rağmen Megane 5.7 litre yakarken Volvo bunu 7.7 litre olarak yapıyor. 2 tonluk 4x4 araç için bence gayet makul bir tüketim. Deposu 70 litre bu arada.

2+1 salon gibi olmasının yanı sıra konsoldaki az ve öz, kullanımı çok basit tuşlar, ses sisteminin kalitesi, ısıtmalı ve elektrikli rahat gerçek deri koltuklar, gizli ve orijinal subwoofer, vites geçişlerinin yumuşaklığı ise diğer artılar.
Hepsini geçtim, araç sizi resmen sarıp sarmalıyor; öyle güvende hisettiriyor. Ve yolda, dalgalı bir denizde dalgaları yara yara hiç hissettirmeden ilerleyen ağır bir gemi gibi hissettiriyor.

Başımı ağrıtmazsa gerçekten uzun yıllar binme planım var. Büyük konuşmak doğru olmaz ama hatta son arabam dahi olabilir.
Daha iyileri sizlerin olsun dostlar...
Son düzenleme: