silvershadow
Emekli
- Katılım
- 6 May 2015
- Mesajlar
- 8,996
- Tepkime puanı
- 1,342
- İsim
- Murat İNCİ
Çok faydalı olabilecek bir konu olmuş.enpisagor dedi:Evet golf tutkunları, Golf'ten önce hangi aracı kullanıyordunuz? Nasıldı ? Golf'e üstünlükleri var mıydı?
iPad 'den Tapatalk aracılığı ile gönderildi
Teşekkür ederim Can Hocama da Umut Hocama da... @enpisagor @Umut
Hem eski günleri yad ederiz hem de bilgi sahibi oluruz paylaşılan kullanıcı deneyimleri sayesinde..
Benim sadece Golf'üm vardı.
Gönlümde de sadece o var.
O kadar büyük bir boşluğu doldurmuş ki;
Eğer olursa; korkarım bundan sonrakiler hep onun gölgesinde, hep onunla karşılaştırılmak zorunda ve hep onunla aldatılacak..
Öylesine büyük ki, onun bıraktığı boşluğu hiç bir şey dolduramadı... dolduramayacak.
Hatta eşim itiraf etti bugün.. Satıldığında gizli gizli pencereden onu her zaman bıraktığım o boşluğa bakıp ağladığını..
1993 yılında 19'umda aldığım ehliyetimi:
"yahu ne işe yarayacak bilmem ama yine de alayım. Belki askerde işime yarar"
mantığıyla almıştım.
Yüreğimi yakıp kavurmuş devasa yangın olan "araba sevdamın" odunlarını taşımışım bilmeden haftada bir kez yayınlanan OtoHaber ile...
Ama öncesinde çocukluğumdan kalma bölük pörçük anılar arasında "bi-bib" ve "Turbo" sakızları baş köşededir.
Bu sakızlardan çıkan minik posterlerini ve okumayı henüz söktüğüm için alttaki yalan yanlış okuduğum bilgileri aklımda tutmaya çalışırdım. Sanırım aklımda kalan en önemli model ve markalar arkasında;
1. Batan bir güneş olan Lotus Esprit Turbo,
2. Reklamlardan dolayı alacalı ama kırmızı beyaz diye hatırımda kalan, üzerindeki ekstra takılı sisler ve karların içerisinde yanlarken çekilmiş pozuyla "kar arabası" olarak taktığımız; Lancia Delta HF integrale
3. Araba gibi araba tanımına upuygun: Audi Quattro
4. Hayvani güçte çirkin araba: Lamborghini countach lp
OtoHaber'de Dashboard, oversteer, understeer tarzı İngilizce otomobil terimlerine ilk orada aşina oldum..
Daha sonra da OtoShow ile görsellerine aşık olduğum için uzun yıllar bütün harçlıklarımın adresi oldu.
Bu nedir? o nedir? derken bir de baktım ki askere gidene kadar bir koli dergi almışım..
Askerlikte ehliyet işime yaramadı.
Askerden gelince otomobil alma hayalimi Dayıma araba almaya gittiğimizde yaşadım. 1997'de ikinci el, Turkuaz mavi Doğan S aldık galeriden. Offf ne arabaydı ama halen unutamam. Yağmurlu bir İzmir günü buğu gidericisini keşfedemediğimiz için camlar açık gitmiştik. Sonra dayımın 1991 model Honda Civic'ini de unutamam. F1 pilotları nasıl hissediyorlarmış diye merakımı bu araç gidermiştir asfalttan bir karış bile olmayan alçak oturma pozisyonu ile.
Beklentilerimiz ne kadar düşükmüş eskiden...
En küçük şeyden bile mutlu olurduk.
Hatta üzerinde Radyo teyp olmayan araçlar satın alıp bir dolu para vererek radyo teyp almaya normal gözüyle bakardık. Tıpkı çalınmasına alışık olduğumuz gibi kızaklı teyplerimizin.
Kardeşimin Çorlu'da satış temsilcisi olarak işe başlamasıyla Renault Toros ile tanıştık.. O gün, beni arayıp :"arabayı teslim aldım neresini kontrol edeceğim?, uzun yolda neler yapmak gerek" diye sorması daha dün gibi.. Bugün beni beğenmiyor, benden iyi kullanıyor biraderim...
Üniversite yıllarında adım attığım özel güvenlik işi sayesinde hayatımda ilk kez benim için ulaşılmaz görünmek bakımından özel bir anlamı olan bayiden sıfır kilometre araç almak şerefine nail oldum. Patronumla gittiğimiz Manisa'daki bayiden Ford Transit connect aldık. ABS, ASR ne demek ki? Hidrolik direksiyonla ilk kez tanıştığım bu aracın ruhsatta yazıldığı gibi kamyonet olduğunu asla kabul etmezken şimdilerde verdiği tepkiler bakımından kamyon olması gerektiğini söyleyen yine benim. Bu arabanın devrilemez olduğu yolunda yersiz ve saçma bir hurafeye kapılan da bendim... Ford servisine daha birkaç yüz kilometredeyken vites kolu boşa çıkınca servise yolumdüştüğünde devrilmiş onlarcasının olduğunu görerek gerçeklerle yüzleşip saçmalamamam gerektiğini söyleyen de bendim.
İki yıl sonra yeni çıkan metalik gri renkte ve alüminyum jantlı Ford Transit Tourneo Connect aracın Turbosuyla tanışınca onu Ferrari ile karıştırmıştım.. Altı üstü 95 beygirdi. Fakat bu 95 beygir İzmir'den Antalya'ya 455 kilometrelik yolun dört saat on beş dakikada alınmasına yeterliydi... Bir keresinde İzmir'den Antalya'ya yolculuğumda Denizli yolunda benim Ferrari sandığım ancak ruhsatında kamyonet yazan aracımla girdiğim her zaman 120 km/s ile virajda, kapışırken şeytana uyduğum beyaz bir sedan tarafından geçilmemi sindiremeyip ayağımın altındaki itidal olsun diye bıraktığım o gaz pedalının döşemeye yaslanmasıyla sona ermiştir gençliğim... O anda yalan yanlış bildiğim sürüş teknikleriyle, 30'umun başlarında ayağımı yere basamayacağımı anladım bu akılla.... İhtiyarlık, ihtiyari olarak davranmayı bilmenin kişileştirilmiş, cisimleştirilmiş halidir, anladım ki ben çoook gencim daha.... Her yaşlı ihtiyar değildir elbet ama her genç ölen pişman ölür desem ne fayda.... işte bu; o derin virajın sonunuda sellektör yaparak gelen kamyon da hayatımın bir film tadında ve ışık hızında aklımdan gelip geçmesinin eseri olarak kalan sözdür. Ayaklarımı yere sağ salim bastım belki ama antalyadan araca binen adamdan 30 yaş daha yaşlıydım artık tüm hayatım gözlerimin önünden geçerken o otuz yılı yeniden yaşadığım için ve ihtiyar bir adamdı artık gençliğinin ve hız sevdasının katili olan o viraja dönüp bakan...
Bu ABS'li kamyonet bana ağırlık transferini, kompresyonu, kompresyonla freni bir arada kullanmayı ve daha nice sürüş tekniğini zorla da olsa öğretti. İtiraf edeyim her uzun yola çıkışımda benzinlikte depoyu fullediğimde, artan ağırlığına binaen yolu kavrayışı beni mest eder ve yolu hissederek ilerlediğim zevki ilk kez onunla tattım..
Sonra Renult Megane I, sonra tuhaf uçak gaz kolu görüntüsündeki el freni ile kartlı girişle Megane II, patronumun Bora'sını Passat'a terfi ettirdiğinde satana kadar kısa bir süreliğine kullandım. Sonra arada bir Antalya-İzmir arası ve Ankara İzmir arası rekorumu bir daha kırmayı denememek üzere kırdığım iki rekorun sahibi Passat B6 var.
Elbette bütün bunlar hayatımın aşkıyla karşılaştığımı anlayarak diğerlerinin uvertür veya güzelin ve değerli olanın farkına varabilmem için gereken tecrübeyi bana kazandırma görevlerini yerine getirmek bakımından saygınlığa sahip eski sevgililer misali anılarımda yerlerini aldı Golf ile tanışınca...
Golf hakkında yazmama gerek var mı diye sormam dahi tuhaf olacaktır. Çünkü forumun temellerini oluşturan binlerce sayfada yazıyorlar kendilerine olan ilan-ı aşkım...
Moderatör tarafında düzenlendi: