değerli Murat kardeşim, Orhan kardeşim, Yusuf kardeşim;
sizlerin sayesinde edindiğim bilgiler, sonrasında tecrübeler sayesinde böylesine kör cahil olduğum bir konuda ortalamaya göre çok üstün sayılabilecek bilgilerle donandım, üstelik bu golf denen otomobil vesile oldu, ondan yüzlerce kat değerli dostluklarınızla karşılaştım, sağolun…
şimdi bu hafta bir tanıdık bulmaya çalışıyorum, sonrasında şiparişimi vereceğim, uled de olsun isterdim hatta anahtarsız giriş ve hatta acc, ama beni comfortline’dan highline taşıyan en önemli 2 nokta biri bağımsız süspansiyonun kattığı güvenlikse diğeri Murat kardeşimin baz donanımın üstüne 3-4 bin tl’nin geçilmemesini salık verdiği opsiyon tutarıydı. Comfortline’ın üstüne 12 bin TL’ye varan opsiyon ekleme isteğim, o donanımı anlamsızlaştırıyor ve bu yüzden bir üst donanımı zorunlu kılıyordu. Bu sayede highline’a geçtik şu anda 7500 tl opsiyonla zaten Murat kardeşimin 3-4 bin TL lik sınırını geçtim, o yüzden bir yerde durmam lazım, camtavan-ergo çıkartamayacağıma göre başka opsiyon ekleme hakkım da bu görüş açısına göre bitti, başladığımız noktanın 75 bin TL olduğunu düşünürsek maddi açıdan zaten çoktan bitti
@silvershadow @yusuf @Orhan Hoca
karmaşık duygular içindeyim, o kadar ki gidip saçma sapan markalarda konfigürasyon yapıyorum,
sonra "aa bu çok yakıyordu..." "bunun şu kronik sorunu vardı..." vs hatırlamalarla kendime geliyorum...
2.el sitelerini açıp 2015 model pasifik mavilere bakıyorum, highline bulup ergo bulamıyorum, 2.el alırsam bu takıntılı ruhumu nasıl susturacağımı bilemediğimi hatırlıyorum...
makyajı sevmiyorum...
makyajı sevmiyorum...
makyajı sevmiyorum...
makyajı sevmiyorum...
Kıymetli Emre Hocam;
Bu kadar güzel satırlara gözlerinin değmesi dahi mutlu ederken hele hele bir de kendinize hitap ettiğini bilmek nasıl bir his doğuruyor içimde bilemezsiniz.
Aslında size yardıma çalışırken en çok kendime yardımcı olduğum gerçeğini unutturmaya yetmez lakin..
Bu yüzden yazdıklarınızdan yazmadıklarınızı,
hissttiklerinizi söylediklerinizden hissettiklerinizi ama fark edemediklerinizi fakat fark ettirdiklerinizi;
ama en çok da ilk anlamların altındaki ikincil anlamların kendisine yaslandıkları düşünce, inanç ve kanaatleri açık etmeden ama sezdiğimi sezdirecek şekilde yazmaya çalışmanın verdiği haz paha biçilmez...
Siz eklemesiniz de ben iki mesajın birbiriyle koparılamaz şekilde bağlı oldukları bağlardan bahsetmeliyim.
Sondan başlamalıyım sanırım..
milyon kere de tekrar etseniz
"makyajı sevmiyorum...
makyajı sevmiyorum...
makyajı sevmiyorum...
makyajı sevmiyorum..."
diye...
ne yazık ki içinizdeki sesi ikna edemezsiniz.
bana bu kadar benzeyen yazım tarzına sahip bir zihnin benden çok farklı düşüneceğini varsaymak gerçekçi olmaz.
Fakat benzetmeyi de abartmamalı elbette, her insanın biricikliğini hatırda tutarak.
kafamın içindeki fırtına duygu, mantık ve sezgilerimi birbirine karıştırdı ve köklerinden söktü pek çok taze filiz veren umutlarımı..
Tam kendimi mart ayında aylardır yokluğunu çektiğim o hisle yeniden tamamlanacağım fikri ile avutmaya çalışırken birden bu fırtına koptu.
Her şey bir yere savruldu. burnumun ucunu göremedim bir an..
Şimdi yavaş yavaş kendilerine akıl danıştığım tüm o değerli insanların zihnime ekmelerine izin verdiğim fikirlerin olgunlaşmasını bekledim.
Ben aldıktan sonra olsa bu kadar mutsuz olmazdım "kader buymuş" diyerek..
Ama şimdi tercihlerim benim kaderim olacak ama iyi ama kötü..
sanırım karar vermenin dayanılmaz ağırlığını taşımaktansa sonuçlarını boş verip körlemesine bir tercihte bulunmak değil mesele..
Mesele kontrol düşkünü ve bir adım sonrayı ve sonraki adımları ve onun sonraki sonsuz denebilecek sayıdaki olasılık evreninde doğru olanlardan birini... En azından mutlu etmese de en aklı başında tercihi yapmak zorluğu bu bizi zorlayan his, derinden bir anksiyete hissettiren bize..
pişman olmayacağımız seçeneğini eleyemeyeceğimizi...
İnsan yaşamını bir kaç damla pişmanlığın gözyaşının her daim süslemesi gerektiğini bilmek bana kalırsa yeter de artar.
Çünkü retrospeksiyon; yani geriye dönük bir iç muhasebe yapılmayan akıl; egonun parmaklarının ucuna taktığı görünmez iplerle tıpkı bir kukla gibi oynatılır.
Kukla mı olmak yoksa kendi yaşamının sorumlululuğunu biri veya başka şeyin üzerine yıkarak hafiflettiğimiz vicdanımızın iç sesini mi dinlemek?
İstediğimiz kadar bastıralım ancak, karşıdan gelen bir araçta bir an yeni makyajlı kasaya ait stop veya farlar gördüğünüzde içimizdeki duyguları ne yapacağız?
Ben şahsen BMW, Mercedes veya benzeri bir araca sahip olabilecekken sahip olamadığım değil de ( belki de ) hiç bir zaman sahip olamayacağım bir güzellik olarak bakarım.. Güzel bir tabloya bakar gibi keyiflenirim o kadar..
Ama nihayet
Karar verdim sonunda..
Yeni makyajlı MK7 almaya..
Sebep mi? Çoook var...
Bulmak kolay...
Eğer kendi keşkelerimi susturabilecek bir neden bulabilsem emin olun paylaşırdım.
Şu anda elzem değil benim için araç.
Tatil planlarımı da Eylül'e erteliyorum..
Aradaki farkı birikimlerimle kapatacağıma inanıyorum.
@magic