MESLEK SEÇİMİ


@osmanturev

Değerli Hocam 

Bu samimi satırlar gören gözler için pek çok emsal barındırmakta...

Sağolun varolun 

 

bu konuyu ihmal etmeyelim :000074-medium:

mühendislerimiz, avukatlarımız, mimarlarımız, öğretmenlerimiz... yok mu benim gibi acıklı hikayeleriniz ya da tam tersi "başarı" hikayelerimiz ?

@HaK hocam sorularımız vardı yukarıda ;)

her konuda fikirlerine güvendiğimiz @silvershadow üstadımız, bu konuyla ilgili de bir şeyler yazar mutlaka ;)
Aslında imzamdaki  silvershadow kimdir?  Kısmındaki hikayelerden serimlenebilir bazı şeyler...

Ancak uzmanlık diploması aldığım eğitim felsefesinde daha derinlemesine  yazmam gerektiğini düşünüyorum...

Dilerim uygun bir zamanda yapacağım bunu

 
bir palyaçonun acıklı hikayesi

Sene 1984,  Liseye başlayacağım… 3 yaşındayken götürdükleri doktorun “bu çocuk dahi” dediğini tesadüfen duyalı 2-3 sene olmuş, bunun bende yarattığı özgüvenle zaten hiç sevmediğim evde ders çalışma işini hepten boşlamışım, nitekim o testleri yapamıyorum, Anadolu lisesini falan zaten kazanamamışım, annem beni götürüp normal bir liseye yazdımış, Babam da aynı anda endüstri meslek lisesi elektrik bölümüne, bari liseyi bitirir bitirmez bir mesleğim olsun, sonra yükseğini okuyayım… hesap doğru doğru olmasına, babamın dediği de olmuş ben meslek lisesindeyim, ama elektrik diye bir ilgi alanım yok maalesef…

3 yıl öyle böyle geçmiş, o azaltılmış kültür dersleriyle üniversite hayal, boş senemde dershaneye gidiyorum, zeka devreye girmiş 3500 kişilik dershanede deneme sınavlarında birinci çıkıyorum ama ne gam! Ders çalışma vs yok, temel eğitim yok, biraz farklı soru gelse çuvallıyorum, nitekim 13.tercihim 2 yıllık itü turizm otelcilik… anca… o doktor gelse de görse keşke beni…

Yüksek okul da bitiyor ben seyahat acentasında çalışmaya başlıyorum tam 20 yaşımdayım, para kazanmak güzel, ama bende yabancı dil yok, üstelik öğrenme arzum yok, yeteneğim hiç yok… tabi olmuyor, sonra askerliği mecburen ertelemek için açık öğretim iktisat, o sırada banka sınavları... bankaya giriş... yıllar geçmiş 46 yaşında bir bankacıyım (o ne demekse)…

Halbuki…

17 yaşındayken dershanenin yaptığı "alan ilgisi" testlerinde: açık hava, turizm, radyo-televizyon, tiyatro-sahne sanatları, müzik vs çıkıp dururdu… 25 senedir iş arkadaşlarım hep mutludur, hep gülerler çünkü bana, güldürükçü bir adamım yani… güldürükçü bir bankacı… yerimde oturamam, hep bahaneler bulup kalkarım ayağa, ona buna sataşırım, en ciddi meseleden gülünecek bir şey çıkarırım, öte yandan içimde kopan fırtınalar, bu ciddi mesleğin ruhuma astığı prangalar (bir palyaçonun yüzü hep güler ya, ağlarken bile.. aynen öyle …)

Yani sevgili dostlar, yanisi şudur işin: yaş 17-18 ise neyi seviyorsan onu hedefle, bu mümkünse bir “meslek” olsun, sonra o mesleğe yönelik ne varsa oku, kendini geliştir ve o konuda uzmanlaş… babam hep “bir” şeyi bileceksin ama en iyisi sen olacaksın derdi, ben onu dinlemedim her şeyi azar azar bilmeye kalktım, iyi bir mesleğim olmadı maalesef…

Haaa bir de şu dahilik meselesi, zeka sizi belli bir amacınız varsa oraya giderken destekler, ancaaak, amacınız yoksa, doğru yeri/mesleği de bulamadıysanız olsa olsa sevilen bir insan yapar sizi başka bir halta da yaramaz, ona sakın güvenmeyin…
Kıymetli üstadım 

Yorum yapmadan edemeyeceğim...

Yetenek nasıl mahvedilir?

Zeka bir insanın yıkımı nasıl olur?

Bir deha nasıl heba edilir?

Derseniz bilirim...

Hayatıma giren bir kaç özel insan sayesinde biliyorum artık yanıtları...

Bir çocuğumuzun olacağını öğrendiğimde Allahtan tek bir şey diledim... 

Hiç bir eğitimle ruhuna zerk edilemeyecek  ve hiç bir öğretimle öğretilmesi mümkün olmayacağını bildiğim bir şeyi...

Sadece ve sadece " iyi bir insan" olmasını diledim..

Hani şu büyüklerimizin Allah karşılaştırsın dediklerinden birisi..

 
ea1f8f52aaa65bad36bb58c3f0142a35.jpg


@magic

Kıymetli Üstadım;

sanırım uzun zamandır yazamadığım yazımı yazma zamanım geldi..  

konunuza katkı yapar mı bilmem ama tahlillerimi anlayışınızın derinliği oranında rahatlıkla yapabilirim. (Ozan'ın da sizden gizli veya açık bu satırları okuyabileceğini de öngörerek elbette)

Her şeye başlangıç bu poz oldu.

Ozan'ın yazı ve çizim ve de imza tahliline bağlı karakter tahlili mümkün ve ben de grafoloji üzerinden meslek seçimi ile ilgili kehanette bulunayım..

Sanırım henüz içerisinde bulunduğunu hissettirdiği yetişkinliğe geçiş dolayısıyla ayaklarını yere basmayı reddediyor.

Ayrıca oranları ve uzamları algı güçlüğü, zihinde yerine oturtma aşamasında olduğuna göre boyunun  çok hızlı uzadığı fazlaca sakarlık ve ev kazası yanında düşüp veya çarpıp kol veya bacaklarını sıklıkla incittiğine şahit oluyor olmalısınız. Bunun haricinde uzama bağlı olarak uzaydaki dördüncü boyut olan zaman konusunda da problem yaşanması son derece normal. Planlama veya zamanlama yetileri zaman içerisinde gelişmesi beklenir.

başlangıçtan beri sözel değil sayısal alanda yetenekleri büyük ölçüde kalıtımsal aktarıma bağlı.

detaya yönelip detayda kaybolurken bütünü gözden kaçırma genellikle analitik düşünen bütün zihinlerin ortak karakteristiklerinden.

Sanırım babasının Golf'üne verdiği önemi anlamış olacak ki o da iletişim kurmaya çalışıyor "kendince tespiti Babasının en beğendiği şey" üzerinden.  Belli ki olması gereken aidiyet ve hayranlık bağı sağlam.. Babamdan daha iyiyim dönemi geride kalmış olmalı ancak yaşamın ağırlığını olanca şiddetiyle hissetmeye başladığı bu günlerde gülümseyerek ve dostça bir sarılmadan fazlasını istesek de veremeyiz zaten. Çünkü algı ve konuşma yetileri oldukça geride kalabiliyor bu koşuşturmacada. Dolaysıyla çocukluktan gelen sıkı bir bağ seziliyor ancak bunun geçici  bir içe kapanma döneminde yine geçici bir anlaşamama dönemi olduğunu söylemek kolay yaşamak zor...

El çizim yeteneği ortalamanın üzerinde. 

sanırım yıllarca çalışmak lazım yeteneğiniz yoksa şu daireyi pergel veya başka bir yardımcı alet kullanmadan çizmek için.

Gereksiz tarama ve karalamalar henüz neyin önemli neyin önemsiz olduğunu kavrayacak yetişkinliğe geçiş aşamasında  olduğunu da gösterir. 

Asla kötümser veya karamsar bir yapıda değil. ancak kararsızlığı onun en ciddi zaafı sanırım. Kendisine yeteri kadar güvenmesi için gereken yaşanmışlığa muhtaç gençliğinin hormonal etkilerini de unutmamalı..  Dolaysıyla yaş ve içinde bulunduğu durum nedeniyle normal olduğunu kabul etmeli. Fakat umursamaz ve vurdumduymaz asla değil.. Bu yıkıcı duyguların yeşereceği sevgisiz ve ilgisiz topraklarda yaşamıyor çünkü.

entelektüel yetileri çok küçükken başlamış ve muhtemelen okula başlamadan kendi kendine okuma yazmayı öğrenmiş olması kuvvetle olası. Şu an bedenini tanıma aşamasında olduğundan basketbol gibi beynelmilel sporlar yerine kendi sınırlarını test eden sporlara ilgi duymaya başlayabilir. Gözü kara olması, yaşıtlarına göre daha uzun ve güçlü kuvvetli olması bu eğilimi güçlendirebilir. Fakat onu yalnızlaştırabilir de.. Yaşıtları eğer bu evrelerde geri kaldılarsa. dolayısıyla yepyeni bir çevre edinmeye başlamış da olabilir. Ancak sağa yatık imza ve harfler arasındaki mesafelere bakılarak son derece sosyal bir karakter olduğunu söylemek mümkün.

Çok küçük yaşta başlayan bu entelektüel eğilim bu dönem sekteye uğrayabilirse de fiziksel doyumun ve hazlarının geçiciliğini fark etmesiyle ruhunun doyuma ulaşması için gereken gıdayı almak üzere geriye dönmekte umarım gecikmeyecektir. 

Karşımızda bir mantık adamı var.

Siz bir şeyin mantığını anlatmadan her hangi bir şeyi kabul etmesi veya sindirmesini beklemek safça olur.

Hem duygu hem mantık adamı az bulunur kanımca ama baskın taraf sanırım mantık.

İmzası henüz resmi imza aşamasına gelmemiş olsa da soyadının veya adının açıkça yazılı olmadığı imzalar gerek bunun zorunlu olduğunu bilmemekten gerekse kendisini tanıma aşamalarını sona erdirmemekten kaynaklı olabilir. Ne yazık ki kimileri bunların önemi olmadığını düşünerek karalayıp geçmekte... tıpkı hayatı da yaşayıp geçmekte oldukları gibi.. Ama fark etmeleri veya dışarıdan etkiyle fark ettirmek mümkün olmayabilir.

İmzada soyadının olmayışı hayatıyla ilgili kararları kendi başına alma eğilimini gösterir. Sanırım son sözü kendisi söyleyecek anlamına geliyor meslek seçiminde.

Gelelim tanıdığım kadarıyla sizden hareketle oğlunuzun meslek seçimine.

Bundan 2300 yıl önce eğitim aslında bir yetenek eğitimi olarak uygulanmaktaydı ve kendisine benzemeyen bir eğitim sistemi başarıya ulaşma imkanı olmaksızın beyhude bir çabadan öteye gitmeyecektir.

Bir insan doğarken kimi temayül ve yeteneklerle doğar.. ve her insan bir birinden farklı olarak bir başka şeyi daha iyi yapabilir olarak yaratılmıştır.

Kimi insanlar güçlü bacaklarla doğar ve tabiatı gereği de hızlı koşar;

Kimi insanlar keskin zekalı olarak doğar ve tabiatı gereği de hızlı düşünür kesin ve doğru kararlar verir.

Hızlı koşanı hızlı düşündüremez, hızlı düşüneni hızlı koşturamazsınız. Bunu yapmaya çalışmak onların doğasına aykırı bir zorlamaya dönüşür.

Sınav aslında tarih öncesi dönemlerden bu yana var ama bu sınavlar insanların benzerleri arasında bir birlerine benzeyen karakterleri diğerlerinden ayırt ederek bunları bireysel olarak geliştirmekte kullanılmıştır. Çünkü kişilerde bulunan temayüller tespit edilerek ve geliştirilerek tam anlamıyla başarılı kimseler yetişir ve bu başarılı kimseler topluma hizmet eder.

Bir başka açıdan ve bir başka örnekle söylemek gerekirse herkese matematik öğretebilirsiniz. Az veya çok öğretilebilirsiniz. Ama temayülü olana daha kolay ve daha çok bilgi aşılayabilirsiniz, olmayana daha az ve sathi bilgiler..

Ecnebilerin şu yetenek ile ilgili karşılıkları tek kelimeyle mükemmel... kapasitemizi gösterir anlamda sözcük karşılığı "ability" iken buna daha çok kabiliyet denmesi uygun olacaktır. Çünkü Arapça 'Kabil' kökenli kelime 'kabul eden, alan' anlamında kullanılır ve  yetenekleri veya insana özgü hassaların taşıyan üstlenen anlamında kullanılması daha uygun olacaktır.

 Ancak sıra dışı türde, derinlikte ve pek az insana bahşedilen yetenek anlamında ise "gifted" kullanılır. bu bizim bildiğimiz hediye kelimesinden türetilmiştir. Yani Tanrı tarafından bahşedilmiş bir hediye anlamında 'Tanrı tarafından ödüllendirilmiş' anlamında kullanılmakta; isterseniz bir buna "özel yetenek" diyelim..

Öncelikle kabiliyetler sonra da varsa yetenek ve bunlardan sonra da özel yetenekleri tespit edilerek bu alanda kendilerini geliştirmelerine olanak verilmeli.

Toplu olarak yapılan etkinlikler kadar bireyselleştirici etkinlikler ile öz güven ve yeni şeyler keşfetme arzusunu körükleyen bağımsız, yaratıcı ruhlar ortaya çıkartırız. 

Bana kalırsa gizli yeteneği plastik estetiğe ilgisi ve soyut zekanın ürünü zihninde üç boyutlu cisimleri canlandırabilme..

Ozan bunlardan önce ve burada henüz bahsetmediğim bir ilk ilkeye zaten sahip.

Bir model Babaya ve ilgiyle, sevgiyle büyütüldüğü bir aileye...

Bu çocuk sizin gibi modele sahipken onun hayatını ondan daha fazla dert eden, düşünen ve hatta kendisininki sanki olur da yetersiz kalır başkalarının fikirlerini de işe katacak denli düşünen bir babaya sahipken..

Daha fazlasına sahip olması haksızlık olmaz mı?

pek azımız bu kadar şanslıdır ve Oğlunuz şanslı azınlıkta..

Şimdi korkmayın oğlunuzdan seri katil olmaz.. :) çünkü vicdan ailede doğar yerleşir ve bireyselleştirici ilkeyle değil de bütünleştirici ilkeyle büyütülen çocukların hepsinde toplumla yarışan ve kendisini gün gelip karşısına dikilecek keskinliğe kadar bilenen bireyler yerine, onlarla birlikte mutlu ve mutsuz olabilen topluma fertler yetiştiririz.

Sizin oğlunuz politikacı olamaz.. Bir evin bir oğlunun kardeşi olmadığı sürece paylaşma duygusu ve kıskançlıkları asla oluşmayacaktır. Asla kardeşini korumak için yalan söylemesine gerek kalmayacaktır; evde kırılan vazoyu kendisinden başka kıran olmayacağına göre...

Sizin oğlunuzdan tiyatrocu olmaz.. bunları boş işler olarak görüyordur eminim ki kendisini mantığa adamış biri olarak ...

Sizin oğlunuzdan çizim yeteneği, el göz koordinasyonun matematik dünya ile bir arada sosyal olabileceği ama kendisinin seçeceği, geride bir kendisini koruyan kollayan ve vakti gelince kolundan tutup kaldıracak bir ailesinin olduğunu bilmesi yeter.

Naçizane önerim..

Oğlunuz nasıl mutlu olacaksa bırakın kendi yolunu kendi bulsun. Siz sadece onu mutsuz olacağı, içerisine düşünce çıkamayacağı dehlizlerden ve derin uçurumlardan korumanız.

Çünkü planlama ve yaptıktan sonra düşünme özelliğinin pek çok izleri var yazı ve imzasında.

Son olarak;

Şahsi fikrim oğlunuzun mimarlıkta son derece başarılı olabileceği yönünde.

Sürç-i lisan ettiysem affola

 
Moderatör tarafında düzenlendi:
huşu içinde okudum, o güzel beynine, mantığına, sunuş biçemindeki hoşluğa sağlık, sağol ol, var ol...

 
Hasan hocam, benim de oğlum liseye yeni başladı, lisede kafalar çok karışık, gerçekten seveceği, başarabileceği mesleği bulmak, yönelmek büyük iş, siz de yaşadınız bu süreçleri,

ben konunun ilk yazısında da belirtiğim gibi illa ki bir "meslek" sahibi olarak bitirmesini istiyorum üniversiteyi, yoksa 5-6 yıl okuduktan sonra başka sınavlara, başka eğitimlere ihtiyaç duyulan da çok meslek var ve bunlar çocuklarda hayal kırıklığı yaratıyor maalesef...

endüstri mühendisleri mezun olduklarında böyle sıkıntılar yaşıyorlar mı? mutlaka yüksek lisans okumak gerekiyor mu? iş bulma süreçleri, başvurdukları pozisyonlar nelerdir? spesifik bir alan içeren diğer mühendisliklere göre pozitif ve negatif yönleri nelerdir?

soru sayısını abarttım kusura bakmayın...
Hocam 11 yıllık bir Endüstri Mühendisi olarak sorularınızı yanıtlamaya çalışayım, Hasan hocam eksik kalan yerleri tamamlar.

Benim görüşüm yüksek lisans akademik kariyer doğrultusunda yapılmalı yönünde. Bu bağlamda ben yapmadım ve eksikliğini de hissetmedim.

Yüksek lisanstan daha önemli gördüğüm bir nokta ingilizcedir, bu problemi kendim Amerikada 2 yıl kalarak aşmaya çalıştım. Otomobil sektöründe olmamdan dolayı şu anda Korece de öğrenmeye çalışıyorum.

Endüstri mühendisleri öncelikle üretimin olduğu her yerde iş bulabilirler. Ana çalışma alanı Planlama ve Üretim bölümlerinde, Hasan hocamızın belirttiği optimizasyon ve verimlilik odaklı olarak işletmenin kaynaklarını en iyi şekilde kullanma üzerinedir. Bunun haricinde Finans sektöründen, hastanelere, inşaat sektörüne gibi çeşitli alanlarda da iş olanakları mevcuttur. Özellikle işletmelerin büyüme trendiyle birlikte izlenebilirlik ve yönetilebilirlik konularında ERP sistemlerine ihtiyaçları doğuyor. Bu programlarda iki tarafta olabiliyorsunuz, birincisi müşteri olarak bunun sistem kullanıcısı, ikincisi satıcı tarafında danışman olarak. Ancak benim çalışma tarzım ve isteğim bu yönde olmadığı için danışmanlık tarafında hiç bulunmadım.

İş bulma konusunda gelince her meslekte olan problemlerle karşılaşılıyor, ancak bu oran endüstri müh. biraz daha düşüktür diye düşünüyorum. 

 
@xxman

Değerli Uğur hocam;

Mesleğinizi oldukça güzel özetleyen bir yazı olmuş.

Hasan Hocam sayesinde tanıştık ama sayenizde biraz daha katkı sağladık bu güzel meslek hakkındaki bilgilerimize

Teşekkürler.

 
Moderatör tarafında düzenlendi:
kuzenimin oğlu 1 yıl bilgisayar mühendisliğinde okuduktan sonra, yatay geçişle endüstri mühendisliğine geçmiş,

yazılım ile ilgili dersleri yapamadığını ona zor geldiğini söylüyor, endüstri mühendisliğinde büyük umutları var, umarım doğrusunu yapmıştır,

bu aralar epey araştırıyorum endüstri mühendisliği kağıt üstünde gerçekten güzel bir meslek ancak ülkemizde sanki gereken önemi görmüyor patronlar tarafından, iyi bir kuruma giremezseniz sıradan bir çalışandan farkınız kalmıyor, üstelik uzmanlaştığınız bir lisans üstü eğitiminiz yoksa, pratikte diğer mühendisliklerden daha zor şartlar sunuluyormuş önünüze... belki zamanla hakettiği değeri bulur...

 
Ben de makine mühendisi olarak yorumlarımı ekleyeyim.

Öncelikle belirtmeliyim ki; makine mühendisliği hiçbir zaman geçerliliğini kaybetmeyecek bir bölüm (dijitalleşme ne kadar ilerlese de mekanik sistemler olmadan olmaz) ve insana çok sağlam bir altyapı kazandıran bir disiplin. Zamanında bütün tıp fakültelerine yeten bir puanla, babamın tıp okumam yönündeki ısrarlarına boyun eğmeyerek tercih ettim :)  ve ülkemizdeki en zorlu makine mühendisliği bölümünü bir miktar saç kaybıyla bitirdim :) Yine olsa yine okurum ama makine mühendisliği düşünen arkadaşlarımın aşağıdaki uyarı ve tavsiyelerime dikkat etmelerini rica ederim.

Makine mühendisliği ne kadar geniş bir dal ve piyasada yapılabilecek işler ne kadar çeşitli ise, piyasadaki makine mühendislerinin şartları da bir o kadar farklı. Büyük uluslararası firmalarda çok güzel ücretlere çalışanlar olduğu gibi küçük firmalarda asgari ücrete yakın ücret alanlar da vardır maalesef. Diğer bir bakış açısıyla da, gerçekten tatmin edici ileri düzey teknik işler yapanlar varken, mühendis olmasanız bile yapabileceğiniz eften püften işler yapanlar da var.

Yaptığın işi sevmek çok önemli, bu nedenle gençlere ileride yapmak istedikleri mesleği iyi araştırmalarını tavsiye ederim. Makine mühendisliği özelinde söyleyecek olursam, hedefleğiniz sektördeki mühendisler ne iş yapar, şartları nedir vs çok iyi araştırmak lazım. Arkadaş, akraba, tanıdık vs aracılığıyla mutlaka birilerine ulaşın ve konuşun!

Neredeyse her üniversitede makine mühendisliği bölümü ve piyasada da çok sayıda makine mühendisi var. Bu nedenle makine mühendisliği tercih edilecekse mutlaka en iyi birkaç üniversiteden biri tercih edilmeli ve ingilizcede yetkin olunmalı, hatta mümkünse 2. yabancı dil olmalı. Yani kalabalıktan sıyrılmak şart! Yoksa genele kıyasla okuması zor bu bölümü bitirmek, efor/fayda açısından iyi sonuç vermeyebilir.

Üniversite ismi ilk işe girişte etkili oluyor ve tabii ki sağlam bir mühendislik altyapısı oluşturmanıza da etkisi var. Açık konuşmak gerekirse, tecrübe ve uzmanlık sahibi mühendisler için değişir ama yeni mezunken iyi bir firmada başlamak için üniversite önemli bir faktör. Fakat iş hayatına başladıktan sonra yabancı dil hakimiyetinin ve hatta çalışılan şirkete bağlı olarak 2. yabancı dilin kariyerinize büyük etkisi oluyor. Bu tabii ki Türkiye'deki firmaların ya yabancı sermayeli/ortaklı olmasından ya da yurtdışı bağlantılı iş yapıyor olmasından kaynaklanıyor. Bu bağlamda daha öğrenciyken yurtdışı tecrübesi yaşamakta fayda var.

İyi bir firmada başlangıç yapılamamışsa da herşey bitmiş değil. Şartlara katlanarak bir süre iş öğrenilebilecek yerlerde uzmanlık ve tecrübe biriktirdikten sonra herkesin çalışmak isteyeceği büyük firmalara göz dikebilirsiniz. Böyle örnekler de çok gördüm.

Yine diğer bir çıkarımım şudur ki, artık günümüz piyasasında tek bir konuda derin uzmanlık sahibi mühendislerden ziyade bir konuda uzman ama diğer konularda da bilgi sahibi mühendisler önem kazanıyor. Öğrenciliğe bağlayacak olursak, tabiri caizse 4.0 not ortalamasına sahip inek bir mühendis adayındansa, yine kabul edilebilir bir ortalaması olup çok yönlü ve sosyal adaylar rağbet görecektir. Hazır yeri gelmişken, mühendis adayları sosyal becerilerin mühendislik kariyerinde önemsiz olduğunu düşünüyorlarsa büyük yanılgıya düşerler, benden söylemesi.

Bir de artık günümüz dünyasında hiçbir sektörde salt mekanik sistem kalmıyor. Makine mühendisliğini mekatronik yandalı ile desteklemek ve hatta mümkünse mekatronik ana dalı okumak faydalı olacaktır.

Aklıma ilk gelenler bunlar. Toparlayacak olursam; bu mesleğe meraklı arkadaşlar iyi bir okul kazanabileceklerine, yabancı dil konusunda yatkın olduklarına ve kendilerini geliştirebileceklerine inanıyorlarsa hayallerinin peşinden gidebilirler :)

Not: Otomotiv sektöründe çalışan bir makine mühendisiyim. Yazdığım gibi bizim meslekte yelpaze geniş, farklı sektörlerden arkadaşların farklı tecrübeleri ve çıkarımları olabilir ;)

 
@Mortan;

yazınız bir gerçeği gözler önüne seriyor, ne yazık ki seçilen üniversite ve meslek bir yere kadar size başlangıç için yol çiziyor ama sonrası için bizim gibilerin (önemli dayılarımız olmadığı için)  şansa ihtiyacı var maalesef, eğer iyi bir kurumsal yapıyla buluşabilirseniz hem zevkle mesleğinizi yapma şansına sahip oluyorsunuz hem de maddi açıdan rahat ediyorsunuz, aksi halde bu çoğu zaman mesleğinizi sorgulama hatta ondan soğumayla sonuçlanıyor...

benim cevabını aradığım; şans faktörünün gerçekleşmediği durumda sizi en az üzecek meslekleri bulmak...

 

Geri
Üst Alt